3 Aralık 2007 Pazartesi

Uykumun kaçtığı geceler....

Uzun zamandır bunu yaşamıyordum. Kabuslarım yine başlıyor. Uyuyamadığım gecelerde genelde dünyadan nefret ediyorum. Uyuyamama sebebim ise çok zaman tam yatmak üzereyken kafama bir şey takıp sabaha kadar onu düşünmek, onun üzerinde yorumlar yapmak. Bazı gecelerse fazla kaçırdığım çay veya kahve yüzündendir sabahı etmem.

Aslında geri planda kafama takılan sorular vardır. Yine öyle gecelerden biriydi. Sabah 6, hava aydınlanmakta ama benim gözlerim hala kapanmamakta ısrarcı. Kalp atışlarımın bile durmasını istedim. Onlar bile rahatsız edici oldular en sonunda. Aslında çok iyi geçen bir akşamdan sonra çayı birazcık fazla kaçırmamla başladı her şey. Sonra kafama yine düşünceler takıldı.

Neydi o düşünceler? Şu an ilk aklıma gelen, üniversitenin son senesinde olup da içime bundan sonra ne yapacağım korkusunun düşmesi ilk uyumama sebebim oldu. Düşündüm düşündüm işin içinden çıkamadım. Yüksek lisans için ne yapsam, nereye gitsem, uzun ve derin bir konu yani. Yurt dışına mı gitmeliyim? Hayallerimin peşinden mi koşmalıyım? Yurt dışına gidebilir miyim? Yoksa Türkiye’ de mi kalmalıyım? Türkiye’ de kalırsam beni neler bekliyor? Yurt dışına gitmek için bir miktar para gerekir. Şu an o para bende yok, peki ben o parayı yaratabilir miyim? Burs bulabilir miyim? Sorular ve devamı gelen sorular yığını….

Ben nasıl büyük adam olucam sorusu da bütün soruların çıktığı tek yol. Büyük adam olabilecek miyim? Onun yolu nerden geçiyor? Amerika’ ya gittiğimde bir hayalim vardı. Hala o hayalin peşinden koşabilecek enerjim kalmadı desem yeridir. Ama koşmam gerektiğini biliyorum. Neden hayallerimden vazgeçiyorum? Aslında vazgeçtiğim söylenemez. Sadece yorgunum. Biraz huzura ihtiyacım var. Ama ben hayallerimi ertelersem bir gün karşıma dikilecekler ve neden onların peşinden koşmadığım sorusu bu günkülerden daha fazla uykuya mal olacak. Yani bir adım ötesi dönüşü olmayan bir yolun başındayım. Ya özgürüm, ya tutsak ve sarhoş bir sevdanın peşinde. Bu sevdanın derinliği çok şeyden geçiyor. Hayatımdan, kariyerimden, sevdiklerimden, sevmekten vazgeçtiklerimden ve geçemediklerimden. Geçemeyeceklerimden…..

Sonra yine aynı dönüşü olmayan yolun başında ya da korkularımla malup kırk küsür yaşında. Kırk küsür yaşıma geldiğimde hayatım istediğim gibi mi olacak? Korkularımı yenmiş, sevgilerimin peşinden koşmuş, yılgınlıkları yıldırmış, sevdiğim adam yanı başımda, huzurlu biri olarak mı yaşlanacağım? Yoksa korkularımla malup mu?

Sabah 6.30 civarı sonunda uykuya dalmıştım. Ne kadar uzun? Ömrüm boyunca uyumak istedim ya olmadı. Korkutucu bir rüya, sabahı etmiş yorgun bedenimi yerinden fırlatacak kadar büyük bir korkutuculukla uykuma saldırdı. SEVDİĞİM biri iki trenin rayları arasında durmuş ordan bana bakıyordu. İlk trenin önünden zorlukla çekip aldım ama o diğer trenin önüne atlayıverdi. Yetişemedim. Ellerimin arasından kayıp gitti trenin raylarında. Parçalanmış bedenini görmekse beni uykumdan fırlatan son nokta oldu. Bu rüyanın değişik türlerini daha once de gördüm. Her seferinde ayrı bir yerden vurdu beni. Ellerimin arasından birinin kayıp gitmesini öylece seyretmek…

Umarım bundan sonra yine hayallerimin peşinden koşarım ve umarım bundan sonra sevdiğim hiç kimsenin ellerimin arasından kayıp gitmesine izin vermem….

Hiç yorum yok: